BLOG

KALİTELİ YAKIT, KALİTELİ HAYAT

28.06.18

Spor yapmak, sahip olunan kas kütlesini korumak ve artırmaya çalışmak düzgün çalışan, güçlü bir kardiyovasküler sisteme sahip olmak, kaliteli bir hayat sürmek için önemli. Ancak vücudunuz tüm bunları sürdürebilmek için “kaliteli yakıt” a ihtiyaç duyuyor. Kaliteli yakıt derken soluduğumuz havayı öncelikli yakıt olarak düşünmek, şehir hayatının zehrinden, tozundan toprağından uzakta kalmaya özen göstermek gerekiyor. Kırsala yerleşemiyorsak şimdilik bu öncelikli yakıtı geçip ikincil yakıt olan beslenmeye odaklanmamız mantıklı olacaktır.

GERÇEK GIDALAR, SAĞLIKLI BESİNLER TÜKETMEYE BAŞLASAK

Gerçek gıdalar ve doğal yollarla alacağınız besinler, içeriklerindeki vitamin ve mineraller, yani antioksidanlar ile sağlıklı bir vücut için büyük destekçiniz olacaktır. Gerçek gıdalar derken; toprakta büyümüş, güneşle serpilmiş canlı kanlı sebzeler, meyveler, tahıllar ve tohumlardan bahsediyoruz. (Biraz da balık ve et)

Elbette etrafımız Güneş’siz seralarda yaşamış, hızlı büyümesi için içine basılmış hormonlarla şişmiş prematüre gıdalarla dolu. (Tıpkı hayvancılıkta olduğu gibi) İçlerinden kısmen iyisini, kısmen doğalını seçmek ise kişisel çabamıza kalmış.

Büyük şehirde yaşıyorsak “kötünün iyisini” seçebilmek konusunda biraz görü kazanmakta, belki yerel üreticileri araştırmakta, belki de süper marketlerde dolaşmak yerine, güvenilir çiftliklerden sipariş ile gıda alışverişini yapmakta fayda var.

HAZIR YİYECEKLERE KANMAMAK LAZIM, DİKKAT

Bahsetmek bile istemediğimiz hazır yiyecekler ise terazinin diğer tarafında (yemenin küçük küçük intiharlar sayıldığı tarafta) yer alıyor. Glikoz şuruplarıyla tatlandırılmış her şey, beynimiz lezzetli bulsun diye içine MSG eklenmiş tüm atıştırmalıklar, ömrü uzatılmış, bir türlü bozulmayan süt, ekmek, kurabiye gibi hazır olan tüm yiyecekler, kızartıldığı için çöp haline gelen gıdalar… (en sağlıklı şey bile kızartıldığında karamelize oluyor ve maalesef geri dönüşü olmayan kanserojen maddeler içermeye başlıyor, besin değerleri ise ölüp yok oluyor. Bkz serbest radikal ROC)

Zaten market raflarında paketlenmiş olarak gördüğünüz yiyeceklerin hepsi bu gruba (junk-çöp) giriyor. Bu yiyecekler, içlerinde bulunan koruyucu ve tatlandırıcılar (kanser yapıcılar) sayesinde bozulmadan (zaten ölü olduğu için bozuk, daha fazla bozulmuyor) yıllar yılı raflarda bekliyor.

FARKINDA DEĞİLİZ, YILLARDIR HEP TOLERE EDİYORUZ

Vücudumuz öyle bir makine ki, içine ne atarsak atalım onu yakarak enerjiye çeviriyor, ne yapıp edip bir şekilde (değerli stoklarını tüketerek) bizi ayakta tutuyor, yavaş yavaş yıpranarak bir ömür bize eşlik ediyor. Arka planda neler olup bittiğini pek bilmiyoruz, maalesef pek de ilgilenmiyoruz. Olan şu ki, gerçek besinlere, yaktığımızda bize temiz enerji verecek olan, yani yan madde olarak az zehir çıkaracak yiyecekleri tüketmeye ihtiyacımız var. Orta vadede zaten gözle görülür sorun yaşamayız, gençliğin gücü ve yetenekli makinemiz “vücut” bizim için her şeyi ayarlar ama kötü beslendiğimiz takdirde uzun vadede (orta yaşlarda) çeşitli otoimmün hastalıklar, alerjiler, kronik rahatsızlıklar, diyabet, kemik erimesi, Alzheimer, çeşitli yaşlılık hastalıkları ve çağın hazin sonu olan kanserle uğraşmak durumunda kalabiliriz.

Günlük yaşantıyı, beslenme alışkanlıklarını spordan ve sağlıktan ayrı düşünemediğimiz için içimizi biraz karartan bu genel bilgilerden sonra, ihtiyacımız olan gıdalardan konuşmaya geri dönebiliriz.

PEKİ GERÇEKTEN NEYE İHTİYACIMIZ VAR BİLİYOR MUYUZ?

Öncelikle ve çokça taze ve çiğ sebzeye, tahıllara, biraz ete, daha az miktarda da meyveye ihtiyaç duyuyoruz. Yaptığınız spor ölçüsünde vücudunuzun ihtiyacı da değişiyor. Kaslarınız çok yıpranıyorsa, onları onarıp iyileştirecek amino asitlerin bulunduğu (tam tahıllar ve et-balık gibi proteinli) iyileştirici gıdalar, hızlı ve yüksek miktarda kalori yaktığınız sporlar yapıyorsanız size hızlı enerji verecek olan karbonhidratı yüksek (meyveler gibi) yiyecekler tüketmeniz işinize yarayabilir. Tükettiğiniz yağ ise size yavaş bir enerji kaynağı sunar. Eğer düşük instensiteli antrenmanlar yapıyorsanız karbonhidrat yerine yağ yoğunluklu da beslenebilirsiniz. Eğer sporsuz sakin bir yaşamınız varsa yine karbonhidrat yerine yağ yoğunluklu bir diyet size daha iyi gelecektir. Çünkü karbonhidratlar özünde vücudu yoran yapılardır ve günlük diyetimizde ne kadar az bulunurlarsa metabolizmamızı o kadar dinlendirmiş oluruz.

Yağ ve protein içeren yiyecekler (tahıllar, balık, alkali tohumlar) aslında temel ihtiyacımızdır. Yanında enerji için çokça sebze ve azca meyve ise günlük enerji seviyelerimizi yukarı taşıyacaktır. Spor düzenimize göre de bu besinlerin oranlarıyla oynayabiliriz. Ancak her yiyeceğin yarattığı enerjinin yanında temizlenmesi gereken zehirler de ürettiğini unutmayın. İşte tam da bu yüzden aklınızda bulunsun ki; temiz de beslenseniz az yemek, çok yemeğe göre her zaman doğru ve sağlıklı olan karardır.

YOĞUN ANTRENMAN YAPIYORSAK İŞ FARKLILAŞIR

Yüksek intensiteli, yüksek nabız aralıklı, çokça kalori yaktığımız, çok terleyip, çok mineral kaybettiğimiz sporlar günlük rutinimiz halindeyse (bkz. studio camp, boot camp, #bootcamp) ya da uzun bisiklet antrenmanları yapıyor, triathlonlara hazırlanıyor, fitness salonunda koşu bandından indikten sonra yorucu ağırlık antrenmanları yapmaktan keyif alıyorsak; karbonhidrat için meyve, protein içinse tahıl tüketmek yeterli gelmeyebilir. Hatta çoğu atlet kaybettikleri enerjiyi geri almak, vücutlarını gereğince onarabilmek için temel aminoasitleri içeren, özel recovery içecekleri ve jelleri, protein barlarını tercih ediyor. Vücudun iyileşmesi için gerekli olan kaloriyi gıdaları direkt olarak tüketerek sağlamanın mümkün olmadığı (yeterli gelmediği) durumlar da oluyor yani. Antrenman sonrası yemek yemeye vaktimiz yoksa, bir protein içeceği ya da barıyla hızlı bir bakım yapıp güne devam etmek, yoğun programı olan kişiler için de makul bir çözüm.

Vücudumuza gerekli bakımı yapmak, onu ve günlük aktivitelerimizin vücudumuz üzerindeki etkilerini iyi analiz etmekten geçiyor. Hangi nabız aralığında, ne süreyle antrenman yaptığımızı, ağırlık çalıştığımızda nasıl bir bakıma ihtiyaç duyacağımızı, koşu ya da bisiklet gibi kardiyo antrenmanlarının süresinin, antrenmanın vücudumuz üzerindeki etkisini nasıl da belirlediğini takip etmemiz gerekli. #studiocamp

Son Yazılar
10.07.18
Her Zaman Mümkün.

Hayat bir öncelikler meselesi. Eğer hayatına bir şeyi, bir kimseyi dahil etmek istediysen, onun için gerekli olan yeri de yaratıyorsun demektir.